Aidiyetsiz olmanın tadını bilir misiniz sevgili canlı sohbet hatları kullanıcıları? Hiç bir yere ait olamamanın mide bulantısını. Bir kalbe sığamamak, bir kişiye ait olamamak, bu bana ait diyememek ve sonsuza kadar bu şekilde süreceğini bilmek. Umursamaz tavırların duygusuzluğunda saklamaya çalıştığımız askıda kalmış ruhumuzu, asabileceğimiz bir gardırop arıyoruz hepimiz biliyorum. Yaşamak için bir anlam bulsak ve peşinde koşsak, kendimizi adasak ona ve unutsak istiyoruz, uzayın sonsuz boşluğunda anlamsızca dolaşan varlığımızı. Yaşamak için neden arıyoruz, küçücük bir dal tutunabilecek ucundan. Hayatın rutin bilinirliği yetmeyecek, aynı heyecanların bayatlığı makbul olmayacak, aynı sabaha uyanıp aynı işe gitmek sana yetmeyecekti. Öteki türlü olamayacaktı çünkü. Gözlerini hayatın akışına kapadığında, kulaklarında şehrin sesini kıstığında, tenine dokunan havayı unuttuğunda, burnuna gelen kokuyu içine çekmediğinde, ağzındaki ekşimiş yalancı tatları tükürdüğünde geriye ne kalırdı ki? Hiç bir şey sadece kapkaranlık koca bir hiç bir şey kalıyor geriye biliyorsun. Her zerren yaşamın saçmalığına başkaldırmaya çalışırken, yeni bir heyecanın çekimi dışında uyarılamıyorken, önemsizleşmişken onlar, sadece acıyorsa artık yaşama hevesli yanların, karnına yapışmış bulantından sonra geriye ne kalacaktı? Geriye kalan sadece askıda kalmış bir ruhun can çekişlerinin acizliği olmamalıydı. Sevgili canlı sohbet hatları kullanıcısı, ait olamadın bir türlü. O karşında baktığın bir çift göz hala tanıdık olamıyor sana. Onun dudaklarından dökülen en şairane sözler bile karnındaki bulantıyı hatırlatıyor mu? Ellerini hala avuçlarında ısıtamıyorsun. Sarıldığın bedenin yabancılığı ilk günkü gibi. Vaatleri avutmuyor, bir türlü güvenemiyorsun. Onunla geleceğin hayali umuttan çok kaygıyla mı doluyor içine. Aynı evde, aynı yatakta, bir şehirde, ortak eşyalarla, bir ömür onunla yaşama fikri ürpertiyor değil mi? Bir ömür bir yastıkta kocayamamanın sebebi aidiyetsizliğinde gizli. Sevgili canlı sohbet hatları kullanıcısı, sen askıda kalmış ruhunu bir yere sabitleyip, emanet yaşantından vazgeçip, ait olmanın riskine giremezsin. Kaybetmekten delice korkarken, ayrılıklardan yorgunken, hüzünlerden sıkılmışken, böyle delice kaçıyorken, ceketini alıp gitmelerinden vazgeçemezsin. Gerçekten yapamaz mısın? Askıda kalmış bir yaşantıyla ölümü beklemek asıl komik olandı. Oysa bir çınar gibi aynı toprağın derinliklerine kök salıp asırlarca sabit kalmak vardı.