Her ülkenin yasalar doğrultusunda düzen sağladığı gerçeği,iyi bir yönetim ve idareye sahip olduğu sonucunu vermez.Yasaların koyulması ve varlığı o ülkenin yaşanmışlıklarına uygun olacak şekilde gerçekleşir.İhtiyaçlar doğrultusunda belirlenen bu kurallara resmi-yazılı kurallar olarak ifade edilir.İnsanın olduğu her toplumda,düzensizliğin olacağı varsayımı ki bu varsayımdan da öte,gerçeğin ta kendisi,kuralların olmasını zorunlu kılar.Aksini düşündüğümüzde durumun kaoslara ve büyük katliamların yaşanmasında kusursuz işleyeceği gerçeği de mümkün…İyi bir geçmişe sahip olan topraklarımızda ki yasalar,ve uygulanması adına hiçte iyi bir dengenin(uyumun)olduğunu söylemek doğru olmayacaktır.Yasalar koyan ve bu yasalrın uygulnamsını dolaylı ya da direk sağlayan kişiler,koydukları yasaların varlığından dahi haberi olmadan,hem insani yönden haksızlıklar hemde yasalar adına ters düşecek ihaller sinsilesinin önemli aktörleri olarak bilinmekte.Nasrettin Hocanın lafına uygun nitelikte yol izleyerek,”dediğimi yap,yaptığımı yapma”felsefesiyle ülkenin gidişatına derin yaralar açmaktadırlar.Koyulan(çıkartılan)yasalar,amacına uygun düşeck şekilde uygulandığı ve,kişi ya da kişileri ayrıştıracak nitelikte olmadan,herkese eşit şekilde uygulandığı takdirde,toplumda ki suç işleme oranlarında büyük oranda azalma ve bir-çok suç teşkil edecek durumun hafızalardan silinmesine vesile olacaktır.Tabi yasaların tamamen,herkes tarafından uyulması-uygulanması,iyi bir demokratik-özgürlükçü ülke olma anlamını taşımaz!Yasal olarak,kurumsallaşmış canlı sobet hattını arayarak,modern ve özgürlükçü bir ülkenin gerekleri hakkında sohbet etmeniz mümkün.Yasaları;baskı kurmak ve denetim mekanizmasının sadece bir kişi,ya da topluluk arasında tahsis edilip,insan haklarına ters düşecek nitelikte koyulup-uygulanıyorsa,ve bu süreçlere herhangi olumsuz bir yorum-düşünce yer verme gibi hakkın görülmemesi,yasa kavramının dışında kalan diktatör bir rejmin gerçek adı ve zihniyetini oluşturmaktadır.